SEMA BOYANCI

9 İÇ MEKAN 4: Bir semt dolmuşunun şoför mahalli... Şoförün başının üzerinde dantel süsler arasına yerleştirilmiş ve yer yer örgülü yer yer bukleler haline getirilmiş kurdelelere bağlanıp asılmış birkaç nazarlık... Hemen onların yanı başında siyah beyaz fotoğraflardan sonradan renklendirilmiş bir zamanların Yeşilçam aktristleri, artistleri: Türkan Şoray, Filiz Akın, Suzan Avcı, Sevda Ferdağ, Ayhan Işık, Necdet Tosun, Ahmet Tarık Tekçe, Hüseyin Baradan vd. Eski bildik Türkiye gecekondu yaşam kültüründen süzülüp yeni Türkiye’nin geleceğinde bir biçimde yer edinmiş hatta günümüzde bile toplumsal yaşamlarımızdaki belirleyici rolünü sürdüren siyasal, toplumsal, kültürel, sanatsal imgesel simgesel kodlar... nesneler... motifler... süsler... Bütün o yerleşim alanları kenar mahallelerin ya da semtlerin kültür ve insanları bulundukları kentlerin hayatlarına yerinden oynamış ham, hırslı, hayalperest, aceleci, yer yer primitif fakat bir o kadar da derin bir insaniliği barındıran imgeleri ve kültürleriyle, yeni yaşam biçimleriyle hem gerilimli hem zorunlu bildik bilmedik yalın fakat abartılı kültürel tipik imgeler formlar... Yakın tarihin bu alabildiğine tanıdık bu hem eski hem içsel ve bir o kadar da yeni insani toplumsal kültürlerin dönüşerek varoluşlarıyla yeniden yeniden evrilerek biçimlenmeye devam ediyorlar... Çoğunlukla işsizlik ya da daha iyi bir yaşam hayaliyle Anadolu’dan büyük merkez mega kentlerin varoşlarına göç yoluyla gelecekler ve kentlerin çevrelerinde bulabildikleri çıkma, artık inşaat malzemeleriyle akıllarına geldiği her biçimde ve olanakları elverdiği ölçüde derme çatma daracık daracık tek gözlü kutu evler kuracaklar, buralarda Cumhuriyetle birlikte kentleşip modern bir uygarlık kuran cumhuriyet kültürü ile yolsuz, elektriksiz, plansız, altyapısız kamu arazilerinde henüz göçebe kültürünü aşamamış o nedenle de bir türlü bireyleşememiş göçebe insanlar ile bir türlü kentleşememiş kentler arasında yepyeni bir senteze doğru gelişmeler yaşanacaktır. Bu aşırı kalabalık ve sıkışık büyük mega kentlerin merkezlerinden bu çevre yerleşim alanlarına doğru her sabah başlayıp gece yarılarına kadar vızır vızır dolmuşlar işler. Toplumsal kültür jargonunda adına “dolmuş kültürü” denilen ve yakın tarihin uzun süreli tartışma konusu olmuş “arabesk” kavramı bu karşılıklı kültürel geliş - gidişlerden hem yenilenerek hem de eski biçim ve içerikleriyle “amip”leşerek çoğalmaya ve dönüşmeye devam edecektir. Gökdelenlerin aşırı yükseldiği bu kentlerin varoşlarında devlet eliyle “kentsel dönüşüm” projeleri yoluyla bu alanlar iyileştiremeye tabi tutulsa ve böylece yeni yeni çoğu kültürel siyasi toplumsal çatışma alanları oluşturulsa da durum esas olarak aynen sürmeye devam edecektir. İstanbul’un göbeğinde Beyoğlu’nda Tarlabaşı’nda sokakların üzerinde sokağın iki yanındaki kagir apartmanların arasına gerili iplere serili yıkanmış çamaşırlar, donlar, atletler, sütyenler, çoraplar paltolar, kilimler vb... sokaklarda kurulan

RkJQdWJsaXNoZXIy MzMzNjEw