SEMA BOYANCI

15 Boyancı’ya göre: “Estetik algısı arayışının insanın doğasında var olan; yıllar içinde çevresel koşullarla, aldığı eğitimle, görsel birikimiyle çıtasını, düzeyini geliştirip yükseltiyor. Dağda, köyde bir kenar ‘varoş’ semtte hiç okuma yazma bilmeyen bir kadının bile yaşadığı ortamı, kullandığı giysileri eşyaları güzelleştirme çabası derdi kendi estetik anlayışı, düzeyi ölçüsünde hep oluyor: kendi gelinliğini dikerken, evindeki perdelerine fırfır yaparken, yazmasına, tülbentine mavi boncuklar işlerken, mutfak raflarının önlerine sarkıttığı dantellerini süslerken vb.” Burada, aynı yaşamsal kültürel imgeler üzerinden resimler yapmış önceki kuşaktan Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun anmadan geçmek olmayacaktır. Bedri Rahmi, Anadolu’dan aldığı zengin halk sezgisi ile yapılmış motifleri ve kültürü ile Batıdan aldığı sanatsal argümanları harmanlayarak kendine özgü bir Anadolu İkonografisi kurgulayarak bunu modern sanatın olanaklarıyla bir tuvale aktarmışken Sema Boyancı ise hem aynı kültürün günümüzdeki yeni izlerini sürmekte hem de fikri bir “assemblage” kurma tavrıyla çok daha başka bir kültürel düzleme taşıyorr. Bedri Rahmi Tokat, çorum çevre kültürlerinin tipik basmalarında kullanılan yazma kalıplarını yeni özgün yazmalara, tuval yüzeyine aktarırken Boyancı çok daha sonrasının sanat kültürüne yerleşmiş göreneklerin olanaklarına başvurmaktan kaçınmıyor. Bir tür o halk kültürü kaynaklarından kültürler arası yeni düşünüş ve teknikler yoluyla yeni yeni yaşamsal sanatsal imgeler kuruyor. Bunu yaparken de bilerek ya da bilmeyerek Fluxus sanatçılarının, güncel çağdaş sanatçıların içinden geçtikleri teknik ve estetik karşı duruş yollarına vuruyor kendisini özgürce... Bilindiği üzere “fluxus” sözcüğü, doğadaki ve insan yaşamındaki sürekliliği, değişimi ve yenilenmeyi, durağanlığa ve tekrara karşı koyuşu ifade eder. Sürekli değişim içinde olan canlı ve devingen bir dünyada sanat yapıtının tamamlanmış bitmiş gibi algılanmasına itirazlar geliştirip süreğenliğin yeni estetiğini ya da bir “antik estetiği”ni öne sürer. Yani bir tür bu oluşu, salt “ressam”lardan oluşan bir eylem olmaktan çıkararak işin içine müzisyenleri, yazarları, mimarları, oyuncuları da dahil ettiği gibi sanatın yapma sürecini de devam eden bir süreç olarak yeniden yeniden kurgular. Ne var ki Fluxus sanatçılarında toplumsal yaşamsal değişimdönüşümkaygıları, sanatsal estetik düşüncelerinden önce gelirken Boyancı’nın temel kaygısı ise kültürel temsiliyetin, gerçekliğin ve sahiciliğin yaşam yüklü imgeleri olarak öne çıkarma yönündedir. Fakat yine de bir çok bakımdan o hem sahici nesnelerini hem de yabancılaştırılmış imge simgelerini seçerken ve düzenlerken Fluxus’un niyetine ve mantığına yakın bir noktada durmaktan da geri kalmıyor. EKREM KAHRAMAN, Aralık 2018, İstanbul

RkJQdWJsaXNoZXIy MzMzNjEw